HogwartsManiac'a Hoşgeldiniz!
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


Büyülü bir yolculuğa hazır mısın?
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yapOyun Salonu
Sitenin En’leri
Androméda Séptember. Lizn
Emma Watson

 

 Androméda Séptember.

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
A. Séptember Qixinâ
Hayat Kadını
Hayat Kadını
A. Séptember Qixinâ


Kadın
Mesaj Sayısı : 23
Galleon : 29
Kayıt tarihi : 19/11/10

Androméda Séptember. Empty
MesajKonu: Androméda Séptember.   Androméda Séptember. Icon_minitimeCuma 19 Kas. - 22:22:45


    Sessizlik ve huzur… Tek istediği şey buydu. Sessiz ve huzurlu bir ortam. Şehrin gürültüsünden uzak ve hiçbir baskıyı hissetmeyeceği bir yer… Evet, tam olarak bunu istediğinden emindi. Ne annesinin nutuklarını işitmek istiyordu ne de sevgilisi için duyduğu endişeyi. Sevgilim… Sahi, gerçekten var mıydı öyle biri? Yaşıyor muydu? Bunlardan emin olamıyordu. Çünkü iki aydır haber alamıyordu ondan. Yattığı hastane şehir dışındaydı ve yanında olamamak öldürüyordu onu. Gittiği günden beri kendini odasına kapamıştı o da. Sadece kendisiyle kalmak istiyordu. Belki arar diye sürekli telefonunun başında bekliyordu. Hayattan tamamen soyutlamıştı kendini. Annesi de bu yüzden nutuk çekiyordu ya zaten. “Thomas gittiğinden beri odandan çıkmıyorsun. Lanet olası kıçını kaldır ve biraz dışarı çık!” Sesini yeniden kulaklarında duymak sinirini bozmuştu genç kızın. Az sonra yine gelip aynı şeyleri söyleyeceğini. Fakat bu sefer fahişe annesinden önce davranmaya karar vermişti. oturduğu yatağından kalktı ve derin bir nefes alarak gerindi. Küçük mor masasının üzerindeki saate baktı. Saat sekize geliyordu. Yanlış görmediyse tabi ki. Bilgisayarının bulunduğu siyah masadan siyah çerçeveli büyük gözlüklerini aldı ve saate bir kez daha baktı. Evet, saat sekize geliyordu. Dışarı çıkmak için güzel bir saat olmalıydı. Ne çok soğuk ne de çok sıcak. Akşamüstü serinliğini her zaman severdi Esme. Thomas’la beraber hep bu saatte dolandıklarını hatırladı bir an. Eski anılar gözünün önünden geçmeye başlamıştı yine. Buz mavisi gözlerinin pınarlarında yaşlar birikmişti. Sinir ve hırsla sildi gözyaşlarını. Hayır. Bu sefer O’nun için ağlamayacaktı. Madem unutulmuştu, o da unutacaktı eskiyi. Geleceğe bakma zamanı gelmişti artık. Yatağının yanında duran pelüş siyah terliklerini ayağına geçirdi ve dolabına yöneldi. Aslında buraya dolap demek yanlıştı. Dolaptan çok odaydı burası. Giysi odası. Annesinin aldığı bütün zırvalar buradaydı. Genelde giydiklerini masanın altındaki küçük dolaba tıkmıştı ama şu anda yapmak istediği şey için günlük kıyafetleri çok abes kaçardı. Odanın beyaz kapısının önüne geldiğinde altın rengi tokmağı çevirdi ve kapıyı açarak içeri girdi. Kapının hemen solundaki ışık düğmesini bularak açtı. Floresan lamba başta birkaç defa yanıp söndü, sonra yanmaya başladı. Lambanın ışığı her ne kadar az olsa da içerideki onca kıyafet parıl parıl parlıyordu. Sinir bozucu ve bir o kadar da güzel. Sessizlik için bir yerlere gitmeyecek miydi? Bundan bir anda vazgeçmişti. Bir süre kapıya dayanıp kıyafetler baktı, daha sonra raflara doğru yöneldi. Burada binlerce kıyafet vardı belki de. Yarısından çoğunu hiç giymemişti bile Esme. Annesinin zoruyla belki birkaçını giymişti, onun dışında hepsi daha paketleri açılmamış giyilmeyi bekliyordu. Bu gece bunlardan birini giymeyi düşünüyordu Esme. Bu kadar çok seçeneğin arasında ne giyeceğine karar vermek gerçekten de zordu. Gerçekten güzel şeyler olduğunu yeni fark ediyordu. Buraya neden daha önce girmemişti ki hiç? Yaptığı en saçma şeylerden biri olduğunu düşünüyordu şu anda. Raflardaki ve asıklardaki tüm kıyafetleri tek tek inceliyordu adeta. Bütün kıyafetlere baktığını düşünürken odanın en arkasında parlayan bir şey gördü. Tamam, odadaki bütün kıyafetler parlıyordu, ama gördüğü şey ayrı parlıyordu. Odanın içinde iyice ilerledi ve ihtişamla parlayan şeyi aldı eline. Başta bunun bir bluz olabileceğini düşündü. O kadar kısa görünüyordu ki. Üzerine siyah beyaz taşlar işlenmişti, bu yüzden bu kadar çok parlıyordu elbise. Beyaz bir şerit sarıyordu sanki straplez elbiseyi. Esme’nin yüzüne bir gülümseme yayılmıştı. “Bu gece için muhteşem bir elbise.” Sözlerinin ardından üzerindeki geceliğini tek bir hamlede çıkardı ve elbisenin fermuarını açıp üzerine geçirdi. Solundaki fermuarı tekrar çekti. Elbisenin olduğu yere biraz daha bakındı. Bu muhteşem elbisenin mutlaka en az bu güzellikte bir ayakkabısı olması gerekiyordu. Aradığını bulması çok da uzun sürmemişti zaten. Simsiyah, kocaman topukları olan bir çizme bulmuştu. Pembe makyaj aynasının önüne oturduktan sonra ayakkabıları ayağına geçirdi ve fermuarlarını çektikten sonra ayağa kalktı ve arkasına döndü. Topuklularla yürüyebildiği için şanslıydı. Buna annesi alıştırmıştı onu. Aynaya baktığında gördüğü ilk şey incecik bir bel ve muhteşem bacaklardı. Daha sonra solgun bir yüz… Bu yüzü elbet canlandırması gerekiyordu. Kalktığı koltuğa yeniden oturdu. Masanın üzerindeki makyaj malzemelerini teker teker açtı. Gözünden gözlüklerini çıkardı. Yüzüne öncelikle fondöten sürdü. Yüzüne biraz daha renk gelmiş gibiydi daha da bir renk gelmişti. Daha sonra gözlerini belirginleştirmek için siyah kalem çekti. Gözlerinde kalem doğal duruyordu, sanki sürmeliymiş gibi. Dudaklarına kıpkırmızı bir ruj sürmüştü. Tam on sekiz yaşındaymış gibi duruyordu. Hatta çok daha büyük gösteriyordu. Aynadaki yansımasına sürtükçe bir gülümseme attı ve ayağa kalktı. Siyah bir el çantası buldu ve odadan dışarı çıktı. Sırt çantasındaki cüzdanını ve telefonunu içine attıktan sonra boy aynasında kendisine bir kez daha baktı. “Muhteşemsin kızım.” Dedikten sonra karşısındaki güzelliğe bir öpücük göndererek odasından çıktı.

    Merdivenlerden inerken evin içinde topuklularının çıkardığı ses yankılanıyordu adeta. Evin bu kadar sessiz olması sinir bozucuydu. Annesinin evde olmasına rağmen bu kadar sessiz olması sinir bozucuydu. Muhtemelen evin herhangi bir yerinde erkek arkadaşıyla yiyişiyordu. Nihayet hole vardığında derin bir iç çekti. Annesine sormadan arabayı almaması gerekiyordu, bu yüzden de her nerdeyse onu bulmalıydı. İlk olarak baktığı yerde olurdu her zaman. Bu sefer salona bakma gereği duydu. Düşüncelerinde de yanılmamıştı. Annesi salondaki bembeyaz koltukların birinde yalnız oturuyordu. Yalnız olması garibine gitmişti genç kızın. Boğazını sesli bir şekilde temizledi ve konuşmaya başladı. “Arabanın anahtarlarını istiyorum. Dışarı çıkacağım.” Kız sözlerini bitirdiğinde annesi bir anda arkasına döndü ve kızına şaşkın bir şekilde baktı. Gözleriyle şöyle bir kızını süzdüğünde şaşkınlığı biraz daha artmıştı. “Bu güzelliği neye borçluyuz küçük hanım? Yoksa kendine yeni bir erkek arkadaş mı buldun?” Kız annesine ukala bir şekilde gülümsedi. İğnelemesi umurunda değildi. En azından şu anda değildi. “Henüz değil. Ama muhtemelen olacak. Anahtarlar her zamanki yerinde sanırım. Bu gece beni… Bekleme. Sonra görüşürüz. Adiôs.” Kapıya yöneldi ve askıda asılı duran anahtarları aldı ve kapıyı çarparak evden çıktı. Merdivenleri hızla indi ve spor arabanın kapısını anahtarın tuşuna basarak açtı. Kapısını yukarı çekerek açtı ve şoför koltuğuna okuduktan sonra kapıyı tekrar çekerek kapattı. anahtarı arabanın anahtar deliğine sokup hafifçe çevirdi ve motora bastı. Motordan yüksek bir gürültü çıkmıştı. Aynı anda müzik çalar da çalmaya başlamıştı. Kız gaza bastı ve evin bahçesinden çıktı. Evinden en uzak bara doğru gidiyordu…



    # BAR’A GİRİŞİ #

    Esme nihayet bara geldiğinde kapının tam önünde durdurdu arabayı ve siyah camı sonuna kadar açtı ve başını dışarı çıkardı. Kapının önünde duran adamlardan biri gülümseyerek yanına geldi. Kız arabadan indi ve baştan çıkartıcı bir gülümsemeyle arabanın anahtarını adama verdi. “Dikkatli ol yakışıklı bu araba senden de pahalı.” Gerçekten bir sürtük gibi davranıyordu. Bu gece kendisinden, Thomas’ın bildiği Esme’den farklı olmak istiyordu. Bazı şeyleri feda edecekti bu gece. Barın girişindeki kırmızı hali göze gerçekten de güzel görünüyordu. Kapıya doğru yürümeye başladığında bazı fotoğrafçıların fotoğraf çektiğini görmüştü. Objektiflerin ona doğru çevrildiğini fark ettiğinde birkaç pozdan zarar gelmeyeceğini düşünerek poz verdi. Daha sonra topuklarını çıtırdata çıtırdata kırmızı halının üzerinden geçerek barın içine girdi. Ağırlıklı olan renkler gri ve siyahtı. Mordan sonra en sevdiği iki renkti bunlar. Duvarlar ışıkların etkisiyle renkten renge giriyordu aslında. Kırmızı, mor, mavi veya yeşil oluyordu. Koltuklar deridendi ve gerçekten burayı klas gösteriyordu. Arkası içki şişeleriyle dolu olan, ışığın etkisiyle simli simli parlayan mermer bara doğru yürümeye başladı. Daha bara oturmadan elinde bardakları dolduran kaslı barmen onu fark etmişti. Çarpık bir gülümsemeyle bakıyordu kıza. Esme de ona karşılık vererek yüksek sandalyelerden birine oturdu. “Bana bir tekila.” Geceye ağırdan başladığını biliyordu. Normalde bu yaşta içmemeliydi, bu yasaktı ama şu haliyle kimse inanmazdı onun on sekiz yaşında, bakire bir kız olduğuna. Barmen çarpık gülümsemesini yüzünden eksik etmeden başını onaylarcasına salladı ve tekila bardağını doldurduktan sonra kıza uzattı. Esme gülümseyerek bardağı adamın elinden aldı ve başına dikti. Hemen ardından bardağın kenarında duran limonu alıp emdi hızlı bir şekilde. Yüzünü ister istemez ekşitti. Başı şimdiden dönmeye başlamıştı. Bir bardak daha istediğini göstermek için mermer masaya koyduğu bardağı aldı ve şöyle bir salladı. Barmen gelip yeniden doldurdu bardağını. Tam tekrar dikecekken biri bileğinden tutmuştu. “Biraz hızlı gitmiyor musunuz hanımefendi?” Esme sağına doğru döndüğünde hayatında gördüğü en yakışıklı şeye baktığını düşünmeden edememişti. Daha ilk bakışında buz mavisi gözlerini adamın yosun yeşili gözlerine dikmişti. Gülümsedi yaramaz bir çocuk gibi ve bardağı bir kez daha kafasına dikip limonu emdi. “Daha yeni başlıyorum.” Hınzır bir şekilde gülümsedi ve devam etti. “Bana ayak uydurabileceksen katılabilirsin.” Göz kırptı ve bir bardak daha istedi. Adam kendisine bir viski söylemişti. Esme bardakları götürürken adamın hayranlık dolu bakışlarını üzerinde hissedebiliyordu. Bir bardak daha içebileceğini düşünemiyordu artık. Hiçbir şekilde sağlıklı düşünemiyordu. Adamın gülümsemesini görür gibi oldu. Net göremiyordu aslında. Alkol bütün duyu organlarının işleyişini değiştirmişti, uyuşturmuştu. Görüşü bozuluyordu ve hissizleşiyordu. “İstersen daha tenha bir yere geçebiliriz.” Adamın sesi gerçekten baştan çıkartıcıydı. Bu fikir Esme’nin kulağına hoş gelmişti. Fakat bunu sözleriyle belli etmemişti. Adamın kravatından tuttu ve kendine çekip kırmızı dudaklarını adamın dolgun dudaklarına bastırdı ve tutkuyla öpmeye başladı. Aslında tutku yoktu bu öpüşmede, hele aşk, hiç yoktu. Ama güzel duygular vardı içinde. Alkolün etkisi maksimum seviyedeydi ama. Adam genç kızın belinden tuttu ve kendi bedenine bastırdı. Aynı şekilde karşılık vermeyi ihmal etmiyordu. Kesinlikle muhteşem bir şey hissediyordu genç kız. Haz… Tam olarak hissettiği buydu. Vücudundaki östrojen miktarı git gide artıyordu. Adam kendi saklı mahremini kızınkine sürtmeye başladığında kızın boğazından ister istemez bir inleme çıkmıştı. Adam dudaklarını kısa bir süreliğine kızınkilerden çekti ve nefes nefese bir şekilde sordu. “Bunu istediğinize emin misiniz, hanımefendi?” Esme yüksek sesle bir kahkaha attı. Ne düşündüğünden emin bile değildi. Sanki onun yerine başkası konuşuyordu, hareket ediyordu. Dudaklarını adamın kulağına doğru götürdü ve baştan çıkartıcı bir sesle konuştu. “Kesinlikle evet…”
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Aaron Alfred
IV. Sınıf Slytherin
IV. Sınıf Slytherin



Erkek
Mesaj Sayısı : 35
Galleon : 53
Kayıt tarihi : 07/11/10

Androméda Séptember. Empty
MesajKonu: Geri: Androméda Séptember.   Androméda Séptember. Icon_minitimeCuma 19 Kas. - 23:16:34

Rp Puanı : 94
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Androméda Séptember.
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Androméda Séptember.
» Androméda
» Androméda //
» Ryan, Androméda.
» Ryan, Androméda.

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
HogwartsManiac'a Hoşgeldiniz! :: Başlamadan Önce :: Role Play Game Tırmanış :: RP Puanlama-
Buraya geçin: