“Harry…” Yanına koşarak gitti Ginny kıpırdamayan sevgilisinin bedenini görünce. “Harry!” Nefes almayan cüssesi artık hiç eskisi gibi olmayacaktı. Kafasını kaldırıp kucağına koydu. Kan içinde olan suratını temizledi elleriyle. Ölmüştü. Biliyordu. Arkasında Ron’a sarılmış ağlayan Hermione’ye baktı. “Yardım edin! Bir şeyler yapın!” Hepsi biliyordu tabii, Harry ölmüştü. Harry Potter… “Benim zamanım doldu. Sahne sizin.” Kahkahalarla oradan toz olan Voldemort’a dönmüştü şimdi gözler. Bu kadar mıydı? Harry doğduğundan beli başladığı bu savaşı böyle mi kaybedecekti? Küçük bir Avada Kedavra’yla?
34 Yıl Sonra…
“Ne demek Voldemort geri döndü?! Circus sen ne dediğinin farkında mısın?” Sihir bakanına döndü ve toplantının ortasında gözlerinin içine baktı Lea. İçeri gelen yeni sesle “Üzgünüm ki bu doğru.” gözler ayağa kalkmış okul müdürü Profesör Victor Eragriel’deydi. “Hogwarts büyük tehlikede dostlarım.” Neden gelmişti, neden gelmişti tahmin edilemiyordu belki de. Fakat döndüğü kesindi. “N’apacağız Victor?” Sadece Hathor Profesöre ismiyle hitab ederdi. Dostunun yerle bir olmuş gözlerine baktı. Yaşlı cüssesinde en ufak güç görünmüyordu. “Bilmiyorum. Ama öğrencilerimi tehlikeye atamam. Harry Potter efsanesinin gerçek olduğunu hiç biri bilmemeli. Asla!” Bütün öğrencilerin bunu asla öğrenmemesi çok da zor değildi aslında. Ya da onlar öyle düşünüyordu. Voldemort onlar için dönmüş olamazdı. Harry Potter’dan sonra kimin canına susamış olabilirdi ki? “Araştıracağız. Sanırım en iyi yol bu.Her neyse… Tamam, bugünlük bu kadar yeter bence.” Derin bir nefes aldı Profesör Eragriel ve baş koltuğa çöktü. Belki de sebebi bilen tek kişiydi o. En azından tahmin yürütebilen tek kişi… Meslektaşı Albus Dumbledore’u tanıma fırsatını yakalayamamıştı belki de ama şimdi onun nasıl hissedebileceğini biliyordu. En güçlü gibi görünürken en güçsüzmüş gibi hissetmenin ne kadar acı verdiğini de… Hathor eski dostunu böyle çökmüş bir halde görünce yanına gitti. Salon çoktan boşalmıştı. “Her şeyi biliyorsun değil mi Victor?” Yavaşça kafasını salladı Profesör Eragriel. “Anlat bana…” Düşünüyordu. Aslında Voldemort yeni gelmemişti.
Flashback…
Ormanda duran Profesör Eragriel kiminle karşı karşıya olduğunun farkındaydı. Albus kadar güçlü olmasa da Voldemort’un korkabileceği kişi olması olasıydı. “Neden döndün Riddle?” “Bana muggle babamın soyadıyla hitab etme Victor. Neden geldiğimi sen de biliyorsun.” Derin bir nefes aldı profesör. Bilmiyordu, tahmin ediyordu. “Büyücü dünyasına hükmedebilecek tek kişi benim Victor Eragriel. Ne sen, ne öğrencilerinden biri değil. Benden başka Slytherin varisi olmayacak, bunu sen de biliyorsun…” Gözlerini kısan profesörün cevabı hazırdı. “Tek derdin bu değil mi Riddle. Senden güçlü büyücüler mezun etmeye başlamış olmam. Hogwarts gelişti Tom. Bunu sen de biliyorsun… Ölümsüz olmak işine yaramadı galiba? Yaşlandın, ölmeyecek olsan da bunu kabul et… Yaşlandın!”
Şimdiki zaman…
Son kelimeler profesörün kulaklarında çınlarken eski dostuna baktı yeniden. “Hogwarts kapatılmalı Hathor.” Hathor’un yüzü ciddileşmişti. Çok eski dostlardı ve dostunun bu kadar çabuk pes etmesine alışık değildi. Victor güçlü biriydi. Daima öyle olmuştu. “Bu kadar ciddi mi?” Tekrar yaşlı profesör kafasını sallamıştı. “İstediği olacak. Yüzlerce büyücünün ve cadının başını derde sokamam Hathor. Bu yükü kaldırabilecek kadar güçlü değilim artık.”
Hogwarts’ta-
“Sevgili öğrencilerim. Bazılarınızın gidecek yeri yok belki, kimileriniz ise burayı eviniz bellediniz biliyorum. Fakat şimdi söyleyeceklerimi iyi dinleyin.” Profesör Eragriel için bu zor konuşmayı yapmak, ölümü seçmekle aynı şey olsa da bunu yapmak zorunda olduğu için boğazını temizledi. “Artık yeterli eğitimi veremiyoruz küçüklerim. Korkarım ki okulu kapatmak zorundayız.” Yemek salonundan yükselen seslerle koltuğuna geri dönen profesör kendini kötü hissetmeye başlamıştı bile. Gözlerini yumdu ve meraklı, üzgün gözlerden kaçınmak istedi bir süre. Fakat bunu sonsuza dek yapamayacağını biliyordu. Ortaya attığı bahanelerin hiç biri doğru değildi. Eğitim seviyesi her geçen gün artıyordu fakat başka söyleyebilecek hiçbir şey bulamıyordu. O gün profesör için zorlu bir gün olacaktı. Hatta gece daha da zor… Bunu fark etmesi çok da uzun sürmemişti tabii. Odasına gelen mektubu kimse bırakmamıştı. Bütün gün odasında olmasına rağmen şimdi fark ettiği bu zarfa yaklaştı. O büyük odada oturmayı çok seviyordu. Eskilerden kalma bütün hatıralar oradaydı. Dumbledore’un Anka’sı bile yanıp tutuşup külleriyle tekrar canlanmaya devam ediyordu. Zarfı uzun tırnaklarıyla açtı. İçerisinde duran ufak kağıdı çıkardı. ‘Hogwarts’ı kapatıyormuşsun Victor. Zamanı gelmişti. –Voldemort’ Gözleri kocaman açılmış profesörün merak ettiği tek şey, daha birkaç saat önce yapılan bu konuşmanın Voldemort’a nasıl ulaştığıydı. Sıkışan kalbiyle geriledi. Kafasını geri attı ve boynuna kadar gelen beyaz saçlarını geri saldı. Her şey yavaş yavaş yerine oturuyordu. Tahmin ettiği şey gerçekse eğer, işte asıl şimdi başları dertteydi. Koltukta duran değneğini uzun bol cebine koydu. Elindeki zarfla kendini dumanların içine bıraktı.
Bakanlıkta-
“Toplantıyı kesin!” Büyük kapıdan içeri fırlayarak giren profesör Eragriel, büyük bir toplantıyı bölmüşe benziyordu. Pek umursamadan sert ses tonuyla konuşmasına devam etti. “Voldemort… Bana bir zarf bırakmış.” Bakışlarını eski dostuna yöneltti bu kez. “Hathor… Hogwarts’ı kapatmamız hiçbir şeyi değiştirmeyecek. O okulda her an ölümler söz konusu olabilir! Kapattığımız takdirde herkes daha büyük bir belayı üstlenmiş olacak!” Bakanlık sessizleşmişti. “Neler saçmalıyorsun Eragriel?” Fiaghella sinir olduğu büyücüye bakıyordu sadece. Güçlü profesöre değil. “Kapa çeneni Fiaghella ve beni dinle!” Şimdi söyleyeceklerinden kendisi bile korkuyordu. “Bir öğrenci. Hatta daha fazlası, bir grup… Şu anda okulda. Voldemort için nefes alıyorlar! Kim olduklarını bilmiyorum. Ama her an her şeyi yetiştirmeleri ve yapmaları an meselesi! Hogwarts kapanmıyor dostlarım! Büyük bir savaşın içerisindeyiz!”