Gözleri dünyanın eşsiz güzelliğindeki doğaya bakıyordu. Etraftaki ağaçlar ve yapraklarındaki canlılara kadar eşsiz bir güzelliğe bakıyordu. Oksijen dolu ortam huzur saçıyordu adeta. Ne zaman mutsuz, sinirli vb. duygular içinde olsa buraya geliyordu. Burası ona kimseye vermediği kadar huzur veriyordu. Bu eşsiz manzaraya kim bakmaya gelse, Eduard’ı bulabiliyordu. Çünkü o hep mutsuzdu bu aralar. Gece Evi'nde profesördü şuan. Teklif geldiğinde başta kabul etmek istemese de karısının öldürülmesini sağlayan İnanç İnsanlarından intikam almak için iyi bir fırsat olacağından emindi. Bu yüzden kabul etmişti. Bugünlük izni bitmek üzereydi aslında. Ama biraz daha kalıp temiz havayı içine çekip rahatlaması gerekiyordu. Eski sıcakkanlı Eduard yoktu artık. Kanındaki sıcaklık artık sönüyor gibi hissediyordu. Her geçen gün yaşamdan soğuyor gibi hissediyordu. Kimseye bulaşmıyor, kimseyi etrafında istemiyordu. Bu ortamın ayrı bir huzur vermesi de karısının burasını çok sevmesiydi onun için. Ne zaman buraya gelse kendisini karısının yanında hissediyordu. Artık melek olan karısının... Karısı öldürülmüştü. Eduard'ın yaşam kaynağı olan karısı artık yok olmuştu. Yaşam kaynağı olmayan bir canlı yaşayamadığına göre Eduard'ın da yaşaması zordu artık. Kanı ne kadar soğuk olsa da siniri sönmüyordu. Ne zaman olanlar aklına gelse yumruğunu sıkıyordu. Hatta eğer etrafında bir duvar varsa ellerini duvarlara vuruyordu. Artık kemikleri kızarmıştı bu yüzden. Bunu yapmasının bir diğer nedeniyse yaşam kaynağını koruyamamasıydı. Kendini de suçlu hissediyordu. Kendinden nefret bile ediyordu. Şimdi bu eşsiz güzellik karşısında bir şey demeden bekliyordu. Beklediği şey biri veya bir şey değildi. Zamanın geçmesini bekliyordu. Yaşadığı eve bile gidemiyordu. O evde karısıyla yaşadığı anılardan başka bir şey yoktu. Aslında başta o evden çıkmazken, en iyisinin uzaklaşmak olduğuna karar verdiğinde gitmişti o evden bir daha geri dönmemek üzere. Şimdi eşsiz doğanın güzelliği karşısında zamanın geçmesini bekliyordu. Ağaçların birinde iki kırkayağın birbirlerini kurtarmasını izlerken olayların hepsi zihninde oluşmaya başlamıştı.
***
''Dikkatli ol hayatım.'' Hayatının anlamına söylemişti bunu gündüzleri işe gitmek zorunda olan karısına. Karısı bir şirkette danışman olarak çalışıyordu. Eduard'sa yazar olmak için kitap yazıyordu. Eduard bir vampir olduğu için gündüzleri dışarı çıkamıyordu. Eğer çıkarsa olacakları karısı da kendisi de biliyordu. Bu yüzden karısının dikkatli olmasını altını çize çize söylüyordu. Karısı kapından çıkarken dudağını Eduard'ın dudağına bastırmıştı. Yüzündeki gülücük içler ısıtıcıydı. Karısını geçirirken ona karşılık verdi öpücüğüne. ''Akşama görüşürüz tatlım.'' Demişti çıkarken. Evlerinin doğa bakımında süper bir manzarası vardı. El sallayarak kapısının önündeki arabasına binen karısının ardından mutfağa gidip kendine bir Nescafe yapmıştı. Ardından çalışma masasına geçip kendi hayatını yazdığı kitabına döndü. Kitabı sadece vampir ırkları içindi. Bu yüzden karısı dışındaki hiçbir insana yayımlanmayacaktı. Şimdi Gece Evi'ne gelişi kısmını yazıyordu. Yazmaya başlamıştı gelişini hemen. Arada bir ara vererek Neskafesinden yudumluyordu. Aradan yaklaşık yarım saat geçtikten sonra Neskafesini tekrardan yudumlamak için bardağını yakaladığında, kabın boş olduğunu görmüştü. Sandalyesinden kalkarak yeniden mutfağa yönelmişti. Kendisine tekrardan Neskafe yapıp kitabına döndüğünde, nerede kaldığına bakmak için sayfayı okudu. Kaldığı yer... İlk aşkı olan Beatrice'deydi. Onu ilkte yazıp yazmayacağını bilememişti. Kararsız kalmıştı. Çünkü o da Eduard'ın bir acısı olmuştu. Eduard vampir olduğunda o ortalarda olmayınca merak etmişti onu. Fakat oradaki insanlardan biri onun bakışlarına karşılık vermişti. ''Beatrice... O öldü Eduard.'' demişlerdi. O günden sonra bir kriz geçirmişti ve kendini uzaklara atmıştı Eduard. Bu sayede de karısıyla tanışmıştı aslında. Kendine uzun hikaye deyip yavaşça yazmaya başladı o günleri... Zamanın nasıl geçtiğini anlamıyordu kitap yazdığında. Çalışma Odası'ndaki saate bakmak için kafasını çevirdiğinde direk gözleri orta büyüklükteki duvar saatini bulmuştu. Ama etraftaki karısının eşyaları da içini rahatlatıyor ve yüzünü güldürüyordu. Akşamüstü olmuştu. Neskafesini yeniden yenilemek için mutfağa yönelmişti. Neskafe doldururken bardağına kapının zili çaldı. Eduard'ın ilk aklına gelen ihtimal karısının işinin çabuk bittiği olmuştu. Neskafesini alıp ve yüzü gülerek kapıya yönelmişti. Kapının tokmağını çevirip açtığında karşısında polisler duruyordu. Şaşkın şaşkın bakarken polislere sessizliği bozan onlar olmuştu. ''Eduard Cleveland ?'' demişlerdi. İlkte yanlış adrese geldiklerini düşünen Eduard'ın düşüncesi çürümüş olmuştu. ''E-Evet. Benim.'' diyebilmişti. Meraklı gözlerle polislere bakıyordu. ''Bay Cleveland... Karınız işten öğle yemeğine giderken öldürülmüş...'' deyince elindeki Neskafeyi yere bırakan Eduard bardakla beraber kırılmış ve yıkılmış olmuştu...
***
Gerisini hatırlamak bile istemiyordu. Gerisi iki kat daha hüzün ve sinir içeriyordu. Gözlerinden süzülen bir iki yaş damlasının soğukluğunu pürüssüz yüzünde hissedebiliyordu. Saatine baktığında toparlanmanın zamanı ve Gece Evi'ne dönme vaktiydi. Daha fazla geçmişe dönük şeyler hatırlarsa iyice sinirlenip birilerine zarar verebilirdi. Oturduğu yerden kalkarak ormanın içine doğru koşmaya başlamıştı. Yetişkinliğin verdiği vampir güçleri sayesinde hızlı koşabiliyordu. Gece Evi'ne vardığında direk Avlu tarafından girdi Eduard. Doğu Duvarı'nda bir sürü insan olabileceğini tahmin etmişti çünkü. Onu bu halde kimsenin görmesini istemiyordu. Avluda çok fazla ağaç vardı. Avludaki ağaçlar ayrı bir huzur vericiydi aslında. Ama birçok kişi olabiliyordu. Fakat bu saatte kimsenin olamayacağından da emindi. Bu yüzden Gece Evinden uzaklaşmıştı. Saate baktığında saatin 03.03 olduğunu gördü. 3 saatte gelmişti. Avludan Gece Evi'ne ilerlerken sanki gerçekten yıkılmış bir haldeydi. Gözlerini yürürken yerden çektiğinde gördüğü kişi... Beatrice'ti... Ne yapacağını şaşırmıştı. Yetişkin bir şekilde karşısında duran Beatrice'e Eduard'ın ilk tepkisi sözlü olmuştu. ''Be-Beatrice ?'' Karşısında gördüğü kişi... Bu imkânsızdı. Nasıl? Nasıl olabilirdi? Onun ölü olması gerekiyordu. Toprağın altında çıplak vücudunun yavaşça yok olması gerekiyordu. Gerçekten kafası karışmıştı. Neler oluyordu? Beatrice'in öldüğünü duyduğunda girdiği kriz ve neredeyse çok fazla zaman geçmeden karısının öldürülmesiyle yeniden ve yeterince krize girmişti. Şimdi karşısında ilk aşkı, sevdiği kadın duruyordu. Bir şoka girmişti adeta. Gözlerini yerle, Beatrice arasında gezdiriyordu. Bir şey diyemiyordu. Kadının yüzünden akan gözyaşları dinmek bilmiyordu. Elleriyse yüzündeydi. Eduard şaşkın ve şok bakışlarla süzüyordu kadını. Kadın kendini aniden kendini toplamaya başlamış ve bunu başarmıştı. Ardından Beatrice’nin kırmızı ve öpülesi dudaklarının hareket ettiğini fark etti. Ne söylediğini anlayamamıştı. Zaten kimsenin anlaması da mümkün değildi. Karşısında duran kadının Beatrice olması halen zihninin ona oynadığı bir oyun gibi geliyordu. Belki şizofren olmuştu ve hayaller görüyordu. Normal biri bu kadar kriz yaşasa şimdiden hasta olurdu zaten. Bunun bir vampir de olma olasılığını bilmese de olabilme payının olduğu kesindi. Artık kendine acıyordu. Bu haline… Yaşadıklarına, yaşattıklarına… Ama karşısında Beatrice dururken her şeyi unutmuştu şimdi. Aklı sadece karşısındaki güzellikteydi. Onun gerçek olup olmadığını kesinleştirmeliydi. Tek olumlu isteğiyse gerçek olmasıydı. Ne olursa olsun onun yaşadığını öğrenmesi yeterliydi Eduard için. Yavaşça güzel kadının yanına doğru ilerlemeye başladı. İyice yaklaştığında konuşmak ağzını açmıştı. '’Beatrice.’’ Demişti sadece. Güzel kadın kafasını kaldırmıştı artık ve pürüzsüz yüzü seçilebilir bir durumdaydı artık. Evet, bunun Beatrice olduğu kesinleşmişti Eduard için. Ama sevinmek için henüz erkendi. Cevaplanması gereken sorular vardı. Evet, Beatrice'i bulmuştu peki, gerçek miydi? Şimdi bunu anlama zamanıydı. Fakat kadın, Eduard’ın yapmak istediği şeyi ondan önce davranıp soğuk elini Eduard’ın sıcacık yanağına bastırmıştı. Eli ne kadar soğuk olsa da hissettirdiği şey sıcaktı. ‘’Eduard ?’’ Sesi fısıltı gibi çıksa da aklı gerçek olduğundaydı. Şuan mutluluk ve şaşkınlık arasında gidip geliyordu. Ne yapacağını gerçekten şaşırmıştı. Ama halen gerçek olup olmadığından emin olamıyordu. Evet, o dokunarak bir şeyi kontrol etmişti adeta; ama Eduard emin olamıyordu halen gerçekliğine. Bu yüzden o da Beatrice’in yaptığı gibi elini yanağına koymuştu Beatrice’in. Evet, gerçekti işte. Soğuk teni, sıcacık elinde hissedebiliyordu. Heyecan patlaması yaşamıştı o an. Kendini toplamaya çalışıp-becerememişti fakat- konuşmaya başladı. –Kekelese de çok fark edilir bir şekilde kekelememişti.- ‘’Be-Beatrice. Senin yaş-yaşadığını bilmiyordum ?’’ Elimin sıcaklığı teninin soğukluğu yanında sönük kalsa da hissediliyordu. Onun yaşadığını bilmesi bile yetiyordu Eduard için. Ona gerçekten çok fazla değer vermişti zamanında. Ama vampir olmaları zamansız olmuştu. İkisi de Gece Evi dışında ayrı hayatlara ayrı yollara gitmişlerdi. Oysa çaylaklarken planladıkları ileriye dair planlar gerçekten içler ısıtıcısıydı. Beraber bir yaşama evet diyecekler ardından evlatları olacak ve çekirdek bir aile oluşturacaklardı. Kimsenin bulamayacağı bir kasabada yaşayacaklardı… Halen aynı duyguları hissettiriyordu. İçinden bir ah çekti adeta Eduard. Beatrice elini Eduard’ınkinin üstüne koymuştu. Ardından cevap vermişti de. “Seni… Seni yıllarca aradım Eduard.” Demişti sadece. Aslında gerisinin gelmesini bekliyordu. Sanki baltayla kesmişlerdi söyleyeceklerini. Eduard’ın arayıp aramadığını merak ediyordu büyük ihtimal. Elbette aramıştı. Ama araması yarım kalmıştı. Beatrice’in öldüğünü söylemişti biri. Bu sayede aramayı bırakmış ve kendini uzaklara atmıştı. Aslında bu şekilde karısı olmuştu. Gerçeğe döndüğünde Beatrice Eduard’ın elini yanağından indirmişti. Bundan çok az da olsa etkilenmişti. Ve ardından Beatrice konuşmaya başladı meraklı bir ses tonuyla. “Sen? Sen aradın mı beni hiç?” Cevap vermek istiyordu ama kelimeler ağzında düğümleniyor ve konuşmayı geçin, yutkunmakta bile zorlanıyordu. Güzel kadın bir cevap beklerken Eduard kendini toplamaya, üstelik kendiyle birlikte zihnindeki düşünceleri toparlamaya çalışıyordu. Kadın her geçen dakika umutsuzlaşıyor gibiydi. Bunu adeta hissediyordu. Konuşmassa her şey bitecekmiş gibi geliyordu ve bunun olmasından korkuyordu. Bu yüzden hemen ağzını açtı Eduard. ‘’Ben…’' Diyebilmişti sadece. Güzel kadının yüzü asılmıştı işte. Umudu tükenmişti. Yok, oldu olacaktı. Kadın hiç vakit kaybetmeden cevabını verdi beklediği cevabı vermemiş gibi.
‘’Tahmin etmiştim.’’ Aldığı cevap hiç hayra alamet değildi işte. Eduard’ın yüzü asıldı. Kadınınsa yüzü ciddileşmiş ve soğuk bir hal almıştı. Kadın arkasını dönmüş ve ilerlemeye başlamışken böyle olmasını istemiyordu Eduard. Onu bulmuşken kaybetmek istemiyordu. Bu yüzden bir adım atarak kadının kolundan da yakalayarak kendine çevirdiği gibi sıcak dudaklarını kadının soğuk dudaklarına değdirdi… Bunu kalpten mi yapmıştı bilmiyordu ama karşılık bekler bir hal vardı Eduard’dan…
Aşkını bulmuşken yeniden onu kaybetmek istemiyordu. Yıllarca onsuz yaşaması zaten yıpratmıştı onu. Karısıyla evlenmesi de bu yüzden olmuştu. Onun yokluğuna dayanamadığı için bir insanla evlenmişti. Vampirlerin özellikle yetişkin olanların oyunculuk yeteneği fazla olurdu. İlk başta oyunculuk yeteneğini konuşturan Eduard, zamanla karsına bağlanmıştı. Oyunculuk yeteneğini konuşturmayı kesmiş ve gerçeğe dönmüştü. Eski sevgilisine kavuşmuştu. Ona olan sevgisinden emin olmasa da onu kaybetmek istemiyordu. Ona değer veriyordu. Zaman onları ayırmış olsa da aradaki mesafe açılmış mıydı bilmese de, onu tekrardan kaybedemezdi. Bu yüzden dudaklarını dudaklarına bastırmıştı. Yavaşça karşılık alan dudakları içini ısıtmıştı Eduard’ın. Bu sıcak öpücük aklında ölen karısını getirmişti nedensizce. Karısının olduğundan haberi yoktu Beatrice’in. Kim bilir ki eğer söylerse başına gelecekleri tahmin bile edemiyordu. Ama onu da kaybedebilirdi. Bu düşünceleri kafasından uzaklaştırmak istiyordu. Bunu yaparak sevgilisine odaklandı. Onu ne kadar özlediğine kendisi bile inanamamıştı. Şuan dudaklarını hiç çekmek istemiyordu. Ama bir yerde durmalıydı. Kadın yavaşça çekti kırmızı dudaklarını. Gözlerini de gözlerine kilitlemişti Eduard’ın. Yüzüne de bir gülümseme yerleştirmişti. Bu gülümsemeyi görmeyeli ne kadar uzun zaman olmuştu.
“Seni o kadar çok özlemişim ki…”
Dudaklarından dökülen kelimeler her iki taraf içinde geçerliydi. Beatrice ellerini yavaşça adamınkilere geçirmişti yavaşça. Soğuk elleri umrunda değildi Eduard için. Sevgilisine olan aşkından emindi artık. İkisi de hayattayken artık kimse ayıramazdı onları… Ellerini çektikten sonra kadın adamın beline sarılıp kafasını yaslamıştı adamın omzuna. Ona neden bu kadar değer verdiğini bir kez daha hatırlamıştı. '’Bende seni sevgilim… Bende seni…’’ Özlemle beraber gizli bir utanç yaşıyordu. Ama bunu gerçekten de gizleyebilmişti. Kadın omzuna yaslamış bir şekilde eve bir eli adamındayken yavaşça ilerliyorlardı Avluda. Sessizlik hâkimdi ama kalpleri çığlık atıyordu. Kadının sol göğsünün üstündeki arma dikkatini çekmişti. Bu Gece Evi’ndeki profesörlerin taktığı armaydı. Garip bir ifadeyle armaya bakarak ilerliyordu sevgilisiyle. Adam aniden durdu. Kadınsa kafasını omzundan kaldırıp meraklı bir şekilde bakıyordu adama. Aralarındaki mesafe yok denecek kadar azdı. Bir süre sessizlik hâkim olmuştu. Sessizliği bozan adam olmuştu. ‘’Seni seviyorum kalp profesörüm.’’ Demişti sadece bir tebessümle. Sevgilisiyse sessiz bir gülümseme yerleştirdi yüzüne… Onu tutkuyla aşkla seviyordu. Ve bundan asla kaçmayacaktı...